Haberin DevamıGöktaşı, evrende milyarlarca yıl boyunca oluşan ve dünya atmosferine girerek yeryüzüne ulaşan kozmik nesneler. Bu taşlar, uzayın derinliklerinden gelen dizi dışı örnekler olarak, ilim insanlarına gezegenimizin geçmişi ve evrenin oluşumu hakkında önemli bilgiler sunuyor. Her yıl, muhtelif boyutlarda meteoritler dünyaya düşerken, bu olaylar bilimsel araştırmaların dışında merak uyandıran hikâyelerle de dolu.Bunlardan biri de Sabacı Üniversitesi’nde yaşandı. Bir küme öğrencinin gözlemlediği dizi dışı bir olay, kargaların taşıdığı bir taşın göktaşı olabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Üniversite bünyesinde yapılan çalışmalar sonucunda ise taşın göktaşı olduğu doğrulandı.“Kargaların göktaşı taşıdığına dair kesin bir bilimsel kanıt olmasa da parlak nesnelere olan ilgileri nedeniyle bu cin objeleri gagalarında taşıyabildikleri biliniyor” diyen Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdem, “Öğrencilerimiz bir karga grubunun havada bir taşı düşürdüğünü gözlemledi ve taşı incelediklerinde onun alelade bir taş olmayabileceğini düşündüler. Taş, inceleme için bize getirildiğinde yapılan ön analizler meteorit olma ihtimalini ortaya koydu ve detaylı çalışmalar başlatıldı” dedi.Kargaların getirdiği taşlar üniversite bünyesinde inceleniyor / Fotoğraflar: Prof. Dr. Emre Erdem‘KAMPÜS ÇEVRESİNDE YAPILAN GÖZLEMLER, KARGALARIN BAŞKA TAŞLAR TAŞIDIĞINA DAİR BAZI İPUÇLARI DA SUNUYOR’Haberin DevamıBu durumun kargaların bilhassa parlak veya alışılmadık yapıya sahip taşlara ilgi göstermesiyle açıklanabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Emre Erdem, “Ancak, kargaların gerçekten göktaşı seçip taşıdığı mı, yoksa rastgele buldukları nesneleri mi gagalarına aldıkları kesin olarak bilinmiyor. Kampüs çevresinde yapılan gözlemler, kargaların öbür taşlar taşıdığına dair bazı ipuçları sunsa da bu taşların kökeni henüz netleşmiş değil, incelemelerimiz devam ediyor” dedi ve şöyle devam etti:Haberin Devamı– Olayın kendisi oldukça dizi dışı ve ilgi çekici, biz de fazla şaşırdık. Kargaların göz yapısı, insan gözünden farklı ve ışığa duyarlılıkları da değişiklik gösterir. İnsan gözünde üç cin koni hücresi bulunurken, kargalar iç birçok kuş türü dördüncü bir koni hücresine sahip. Bu da onların ultraviyole ışığı da görebilmelerini sağlar.– Ayrıca, kuşların görme sistemi hareket eden ve parlak nesneleri daha iyi algılayacak şekilde gelişmiş. Bu nedenle, göktaşı arayışında kuşlar tabii bir avantaja sahip. Yüksekten bakış açıları ve parlak nesneleri algılama yetenekleri sayesinde yerdeki farklı taşları daha kolay algılıyorlar. Benzer bir prensiple, insanlar da göktaşı aramalarında drone teknolojisini geliştirdi. Özellikle kutuplardaki geniş beyaz zemin üzerinde koyu renkli göktaşlarını tespit etmek için drone teknolojisi günümüzde sıkça kullanılıyor.Haberin Devamı“Şu lahza üniversitemiz bünyesinde dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bulunmuş pek çok göktaşı bulunuyor” diyen Prof. Dr. Emre Erdem, “Bu örnekler Direktörlüğünü üstlendiğim Sabancı Üniversitesi Nano Tanı İçin Fonksiyonel Yüzey ve Ara Yüzeyler Araştırma ve Uygulama Merkezi (EFSUN) tarafından inceleniyor. Ayrıca TÜBİTAK 1001 Kutup Projesi kapsamında da incelendi. İç yapıları detaylı şekilde analiz edilen bu göktaşları, materyal bilimi, astrofizik ve gezegen bilimi alanlarında araştırmalara katkı sağlıyor” şeklinde konuştu.‘RÖGAR KAPAKLARI ETRAFINDA DAHA ÇOK BULUNUYOR’Göktaşlarının daha fazla bulunduğu yerlere de değinen Prof. Dr. Emre Erdem, “Göktaşı, yağmur sularının taşıdığı çakıl taşları arasında, bilhassa rögar kapakları etrafında ve çatıların yağmur suyu giderlerinin altında biriken ufak çakılların bulunduğu yerlerde olabiliyor” dedi.Bu alanların yer altındaki göktaşı parçacıklarının yüzeye çıkmasını kolaylaştırdığını söyleyen Prof. Dr. Erdem, “Göktaşlarının belirgin özellikleri vardır; güçlü bir mıknatıs ile göktaşı aramak etkili olabilir, çünkü mıknatısa yapışan taşların göktaşı olma ihtimali yüksek. Ayrıca, kutuplarda göktaşı aramak fazla daha kolay; beyaz kar ve buz örtüsü üzerinde koyu renkli taşlar kendilerini hemen fark ettirir” ifadelerini kullandı.Sabancı Üniversitesi Nano Tanı İçin Fonksiyonel Yüzey ve Ara Yüzeyler Araştırma ve Uygulama Merkezi (EFSUN) Direktörü Prof. Dr. Emre ErdemÜLKEMİZDE GÖRÜLEN GÖKTAŞI SAYILARINA DAİR BİR VERİ VAR MI?Haberin DevamıTürkiye’ye düşen göktaşlarına dair spesifik yıllık verilerin sınırlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Emre Erdem, “Ancak, Türkiye’de kaydedilmiş bazı önemli meteorit düşüşleri bulunuyor. Örneğin, 2 Eylül 2015’te Bingöl’ün Sarıçiçek Köyü’ne düşen meteorit, bilimsel araştırmalara konu olmuştu. Bu cin olaylar nadir olmakla birlikte, Türkiye’de de zaman vakit göktaşı düşüşleri kaydediliyor” ifadelerini kullandı.GÖKTAŞI SANILDIĞI KADAR MADDİ OLARAK DEĞERLİ BİR ŞEY Mİ?Bingöl Sarıçiçek köyüne düşen göktaşı köyde ümit kapısı da olmuştu. Vatandaşların örnekleri toplayıp koleksiyonerlere sattığı öne sürüldü. Peki, göktaşı sanıldığı kadar maddi olarak değerli bir şey mi? Göktaşı bulduğumuzda ne yapmalıyız?Haberin DevamıBu soruma “Göktaşlarının maddi değeri her zaman yüksek olmayabilir” cevabını veren Prof. Dr. Emre Erdem, şu bilgilerin altını çizdi:– Tarlalarına veya bahçelerine düşen taşların sahibi olan vatandaşlar, bu taşların gerçek bir paha taşıyıp taşımadığını sorguluyor. Bu noktada, Türkiye’nin birçok yerinden e-postalar alarak, “Böyle bir taş buldum, göktaşı olabilir mi?” şeklinde sorular yöneltiliyor. Göktaşının gerçek olup olmadığını anlamanın en doğru yolu bilimsel testler yapmaktır; ancak bu testler maliyetli ve zaman alıcıdır.– Bu nedenle, göktaşı bulduğunuzda en önce bu taşları üniversitelere veya araştırma merkezlerine teslim etmek en doğru yaklaşım. Araştırmaların uzman araştırmacılar tarafından yapılması ve bilimsel değerlendirmeler sonucunda bir sonuca ulaşılması, en güvenilir yol olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda, üniversiteler ve araştırma merkezleri önemli roller üstleniyor.‘HER GÜN YAKLAŞIK 100 TON UZAY TOZU VE MİKROMETEOROİT DÜNYA ATMOSFERİNE GİRİYOR’Dünyaya muhtelif boyutlarda meteoroitler çarptığını ve aka meteoroitlerin yanı dizi mikro ve makrometeoroitlerin de gezegenimize daimi olarak düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Emre Erdem,“Mikrometeoroitler, genellikle 1 mikrometre ile 1 mm arasında değişen fazla ufak uzay parçacıkları ve her zaman dünyaya düşerek daimi devam eden bir süreç oluşturur” dedi ve ekledi:“Atmosfere giren mikrometeoroitlerin aka çoğunluğu tamamen yanarak buharlaşır ve fark edilmez, ancak bazıları yeryüzüne ulaşabilir. Kaynaklara göre, her gün yaklaşık 100 ton uzay tozu ve mikrometeoroit dünya atmosferine girerken, saatte binlerce mikrometeoroit gezegenimize ulaşmakta ve her yıl yaklaşık 40 bin ton mikrometeoroit ve kozmik toz yeryüzüne düşmekte. Göktaşı yağmurları sırasında bu düşüşlerde artış gözlemlenebilir, ancak gezegenimizin uzayda hareketi nedeniyle bu hadise daimi devam eder.”Bingöl’ün Sarıçiçek köyüne düşen meteoritlerden sonra araziye çıkarak göktaşı aramak vatandaşlar için ümit kapısı olmuştu / Fotoğraf: Anadolu AjansıEN DEĞERLİ GÖKTAŞI HANGİSİ? “Bir göktaşının en değerli olarak kabul edilmesi, nadirliği, bilimsel önemi, piyasadaki maddi değeri ve tarihî-kültürel etkisi gibi faktörlere bağlı” diyen Prof. Dr. Emre Erdem, şöyle devam etti:– Dünyaya düşen göktaşlarının çoğu taşlı meteoritler olsa da demir meteoritler, palasitler ve bilhassa Mars veya Ay kökenli meteoritler taşıdıkları bilimsel bilgiler nedeniyle fazla daha değerli. Bilimsel açıdan, organik bileşenler içeren Murchison meteoru (1969, Avustralya) gibi göktaşları uzayın erken dönemlerine dair önemli ipuçları sunarken, Fukang (Çin’de bulunan bir palasit meteorit) gibi olivin kristalleri barındıran palasit meteoritler hem koleksiyoncular hem de müzeler için yüksek fiyatlara müşteri bulabiliyor.– Ayrıca, 1492’de Fransa’ya düşen Ensisheim meteoru gibi tarihi olaylarla bağlantılı göktaşları da aka ilgi görüyor. Ensisheim meteoru, 7 Kasım 1492’de Fransa’nın Ensisheim kasabasına düşen ve Avrupa’da düşüşü kaydedilen en eski meteoritlerden biri. O dönemde halk, bu olayın dini veya politik bir işaret olduğuna inanmış, hatta Roma İmparatoru Maximilian I, bu taşı bir cenk alameti olarak görerek muhafaza edilmesini emretmiş. Meteoritin parçaları, farklı kişilere verilmiş ve yıllar içinde bazı kısımları kaybolmuş. Ancak aka bir kısmı bugün hala Ensisheim’de sergileniyor. Bu olay, göktaşlarının dünya dışı kökenine dair bilimsel anlayış gelişmeden önceki kültürel algıyı gösteren önemli bir örnek ve tarih boyunca meteoritlerin yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi etkileri de olabileceğini ortaya koyuyor.
GÜNDEM
5 dakika önceGÜNDEM
4 saat önceGÜNDEM
5 saat önceGÜNDEM
7 saat önceGÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
9 saat önceGÜNDEM
9 saat önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.